CEZA HUKUKU ÜNİTE-14
ADLİYEYE KARŞI SUÇLAR
İftira Suçu (TCK m. 267)
TCK m. 267/1 gereğince "Yetkili makamlara ihbar
veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya
da idari bir yaptırım
uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat
eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır."
Türk hukukunda iftira suçu ile korunan hukuksal
değerin birden fazla olduğu ve karma nitelik taşıdığı kabul edilmektedir. Genel
olarak iftira suçunun cezalandırılması sonucu hem masum bireylerin ceza soruşturmasına
maruz kalmamak konusundaki menfaatlerinin hem de adli makamların işleyişindeki
düzenin korunduğu ifade edilebilir. Ayrıca iftiranın konusunu oluşturan hukuka aykırı
fiilin gerçek dışılığının objektif anlamda olması gerekir. İsnat edilen fiilin gerçek dışılığından
söz edilebilmesi için
-
ya
hiçbir hukuka aykırı fiil olmamasına rağmen bir kimse bu fiilin faili veya suç
ortağı olarak gösterilmeli
-
ya da gerçekten işlenmiş bir hukuka aykırı
fiil olmasına rağmen fail veya suç ortağı yanlış gösterilmelidir.
İftira suçu bir genel suç niteliğinde olduğu için, herkes bu suçun faili olabilir.
Ancak suç kamu
görevlisi tarafından görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve
gereçlerin kullanılması şeklinde işlenmişse iftira değil, TCK m. 266'daki kamu görevine ait araç ve gereçleri
suçta kullanma suçu
ortaya çıkar.
Suçun mağduru konusunda değişik görüşler olmakla
birlikte genel kabul gören düşünce, suçun mağdurunun ancak bir gerçek kişi
olabileceğinden hareketle iftira suçunda da mağdurun kendisine gerçeğe aykırı hukuka aykırı fiil
isnat edilen kişi olduğunu kabul etmektedir.
İftira suçu bir seçimlik hareketli suçtur.
Seçimlik hareketlerden
1. yetkili makamlara ihbar veya şikâyette
bulunmak suretiyle gerçekleşen iftira;
2. basın ve yayın yoluyla gerçekleşen
iftiradır.
Bazı
yazarlar bu hareketlerden ilkine doğrudan iftira, ikincisine ise dolaylı iftira
adını vermektedir.
İhbar veya
şikâyette bulunmak suretiyle işlenen iftira suçunda soruşturma veya
kovuşturmaya yetkili makamlara ya
herhangi bir kimse tarafından (ihbar) veya suçtan zarar gören tarafından
(şikâyet) yapılan bir başvuru
bulunmaktadır. İhbar edilen fiil disiplin suçu veya kabahat ise ihbar ilgili
idari makama, suç ise savcılık, mahkeme, kolluk, kaymakamlık veya valiliğe;
yurt dışında elçilik ve konsolosluklara yapılabilir. Örneğin, bir kimsenin rızaen arkadaşına teslim ettiği
telefonunu geri alamaması üzerine savcılığa başvurarak arkadaşının kendisini
dövdüğünü ve telefonunu gasp ettiğini söylemesi hâlinde iftira suçunun maddi
unsuru tamamlanır.
Basın ve yayın
yoluyla işlenen iftira suçunda ise fail, gerçek dışı hukuka aykırı fiil
isnadını TCK m. 6/1-g uyarınca her
türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan
yayınlar yoluyla gerçekleştirmektedir.
Madde
gerekçesine göre iftira suçunun oluşabilmesi için, kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen
kişinin bu fiili işlemediğinin bilinmesi gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Başka bir deyişle iftira suçu muhtemel kastla işlenemez.
Bu suçun
oluşabilmesi için, ayrıca kendisine
hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma
başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla hareket
edilmesi gerekir.
İftira suçu
fiilin ihbar veya şikâyet suretiyle işlenmesi hâlinde bu ihbar veya şikâyete konu fiilin yetkili makamlar tarafından
öğrenilmesiyle; fiilin basın ve yayın yoluyla
işlenmesi hâlinde ise isnadın
yayınlanması ile birlikte tamamlanır.
Dolayısıyla
iftira suçu neticeli bir suç değil bir salt hareket suçudur ve teşebbüse de kural
olarak müsait değildir. Ancak
hareket kısımlara bölünebiliyorsa teşebbüsten söz edilebilir. Örneğin, savcılığa hitaben yazılan ihbar mektubu veya şikâyet
dilekçesinin yetkili makama ulaşmaması böyledir.
TCK m. 267/4
uyarınca "Yüklenen fiili işlemediğinden
dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiş olan mağdurun bu fiil
nedeniyle gözaltına alınması veya
tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur."
Kanun koyucu
burada iftira suçu ile kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu bakımından gerçek içtima hükümlerinin uygulanmasını kabul etmiştir. Örneğin; bir gazete manşeti ile işlenmediği bilindiği hâlde,
belli bir ailenin fertlerinin hırsızlıkla suçlanması hâlinde aynı nev'iden
fikrî içtimadan söz edilir.
Bu suç
iştirak açısından ise herhangi bir özellik göstermez. Müşterek faillik,
azmettirme veya yardım etme yoluyla suça katılmak mümkündür.
İftira
suçunun ağırlaştırıcı nedenleri TCK m. 267'de gösterilmiştir. Buna göre isnat edilen fiilin maddi eser ve
delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır (f. 2).
Yüklenen
fiili işlemediğinden dolayı hakkında
beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun
aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, verilecek ceza yarı oranında artırılır (f. 3).
Mağdurun
ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde,
yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti
hâlinde mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur. Maddenin 7. fıkrasında geçen "İftira sonucunda
mağdur hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa;
iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır." ifadesi ise Anayasa Mahkemesi tarafından 17.03.2012
tarihinde iptal edilmiştir.
Kanun koyucu iftira suçunu işleyen failin belli şartlar
altında etkin pişmanlıktan yararlanacağına yönelik bir düzenlemeye yer vermiştir.
TCK m. 269 gereğince " (1) İftira edenin, mağdur
hakkında adli veya idari soruşturma
başlamadan önce, iftirasından dönmesi hâlinde, hakkında
iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.
(2) Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme hâlinde, iftira suçundan dolayı
verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.
(3) Etkin pişmanlığın; a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde verilecek cezanın üçte ikisi,
b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi hâlinde verilecek cezanın yarısı, c)
Hükmolunan cezanın infazına başlanması
hâlinde verilecek cezanın üçte biri,
indirilebilir.
(4) İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını
gerektiren fiil dolayısıyla; a) İdari yaptırıma karar
verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde verilecek cezanın yarısı,
b) İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde
verilecek cezanın üçte biri indirilebilir.
(5) Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı
etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir."
İftira suçunun soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete tabi olmayıp, suç re'sen soruşturulur ve kovuşturulur.
İftira suçunda yetkili ve görevli mahkeme kural olarak suçun işlendiği yer
asliye ceza mahkemesi olmakla birlikte, TCK m. 267/5'te düzenlenen nitelikli
hâl ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir.
Suç Uydurma Suçu
(TCK m. 271)
Suç uydurma suçunda fail, iftira suçundan farklı
olarak, belli bir kimseyi gerçek dışı
ve hukuka aykırı bir fiille isnat etmemekte, işlenmemesine rağmen işlendiğinden bahisle bir "suçu" ihbar etmekte ya da böyle bir suçun işlendiğine dair
deliller uydurmaktadır.
Suç uydurma suçu ile korunan hukuksal değer konusunda
çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu suçun cezalandırılmasıyla adliyenin veya
adil yargılama hakkının korunduğu görüşünün yanı sıra adliyenin işleyiş
düzeninin korunduğu da kabul edilmektedir. İftira suçunun aksine bu suçta bireylere ait
hukuksal değerlerin korunmadığı hususunda görüş birliği bulunmaktadır. Bu suçta adli makamları gereksiz olarak işgal etmek
veya yanlış yollara yönlendirerek gereksiz yere uğraştırmak cezalandırılmış
olmaktadır.
Suç uydurma suçunun faili herhangi bir kimse olabilir.
Bu suç bir genel suç niteliğindedir. Bazı yazarlarca bu suçta belli bir
mağdurun bulunmadığı ileri sürülse de her suçta bir mağdurun bulunduğu
yönündeki görüş doğrultusunda toplumu
oluşturan tüm bireylerin suç uydurma suçunun mağduru olduğu ifade edilmektedir. Adliye dolayısıyla devlet
ise suçtan zarar gören sıfatını taşımaktadır.
İşlenmemiş
suçu işlenmiş gibi yetkili makamlara ihbar etmek şeklinde gerçekleşen seçimlik
harekette, failce gerçeğe
aykırı ihbarın yapılması yeterli olup, ihbar sonucunda yetkili makamların
harekete geçmiş olması gerekmez.
İşlenmiş
gibi gösterilen suçun kasten veya taksirle işlendiğinin söylenmesi arasında
fark yoktur. Aynı şekilde gerçeğe aykırı olarak bir suçun teşebbüs aşamasında
kaldığının ihbarı da bu suçu oluşturur. Örneğin, failin polisi arayarak gerçek olmadığı hâlde bir
okula bomba konulduğu ihbarında bulunması durumunda bu seçimlik hareketten söz
edilecektir.
İftira suçunda değinildiği üzere Anayasada
tanınan dilekçe ve şikâyet hakkının kullanılması ya da TCK m. 128'de yer alan
iddia ve savunma dokunulmazlığının koşulları gerçekleştiğinde fiilin hukuka
aykırılığının ortadan kalktığı kabul edilmektedir. Ancak bunun için yasal hak arama koşulları
içerisinde kalınmalı, iddia ve savunma hakkı kötüye kullanılmamalıdır.
Suç uydurma suçu,
-
ihbar suretiyle işlenmesi hâlinde ihbarın yetkili makamlara
ulaştığı anda;
-
delil veya emareleri uydurma şeklinde gerçekleştirilmesi hâlinde yetkili makamların işin
esasını soruşturmaya başladığı anda tamamlanır.
Gerek ihbar gerekse delil ve emare
uydurma şeklindeki hareketlerin yapılması suç için yeterli olup, neticenin ortaya çıkması
gerekmediğinden bu suç bir salt hareket suçudur.
Yalan Tanıklık Suçu (TCK m. 272 vd.)
Yalan tanıklık, her türlü delilin kullanıldığı ve
mahkemenin vicdani kanaatine göre hüküm tesis ettiği ceza muhakemesinde, hükmün
adil kurulmamasına ve dolayısıyla yargılamanın seyrinin olumsuz biçimde
değişmesine neden olmaya elverişlidir. Bu nedenle CMK m. 53/1-b gereğince dinlenmeden önce tanığa gerçeği söylememesi
hâlinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı hatırlatılır.
Yalan tanıklık suçunun faili herkes değil, yalnızca
tanıklık sıfatı taşıyan kimseler olabilir. Bu açıdan yalan tanıklık bir özgü suç özelliği göstermektedir. Yukarıda belirtildiği üzere tanık,
işlenen suçla ilgili bildiklerini yetkili makam huzurunda anlatmakla yükümlü
kılınan kişidir.
Yalan tanıklık suçunun maddi unsurunu oluşturan
hareket, yalan söylemek veya tanıklığın
konusunu oluşturan hususlar hakkındaki bilgiyi, bilerek, kısmen veya tamamen
saklamaktır.
Yalan söylemek deyimi, doğal olarak gerçeği inkâr
etmeyi de kapsamaktadır. Örneğin, failin gerçekte hırsızı gördüğü ve bildiği
hâlde bir başkasını gördüğünü ifade etmesi yalan tanıklık suçu olacağı gibi, bu
konuda hiçbir bilgisinin olmadığını beyan etmesi de aynı suçu oluşturacaktır.
Bu suçun basit
şekli bir soyut tehlike suçudur, bir
zararın doğması şartı aranmaz. Kanun koyucu
TCK m. 272'nin ilk iki fıkrası arasında "kanunen yemin ettirerek tanık
dinlemeye yetkili olma" kıstası ile ayrım yapmaktadır. TCK m. 272/1'in
uygulanabilmesi için yemin verdirme yetkisi aranmamıştır. Ancak maddenin ikinci
fıkrasındaki yalan tanıklık suçu ancak mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek
tanık dinlemeye yetkili bir makam önünde işlenebilir. Bu makamlar ceza davası
açısından soruşturma evresinde sulh ceza yargıcı ile Cumhuriyet savcısı;
kovuşturma evresinde ise ceza mahkemesidir.
Yalan yanıklık suçu ile iftira suçu arasındaki ilişki
öğretide tartışmalıdır. Bir görüşe göre ifadesi sırasında yalan beyanda bulunan
tanığın aynı zamanda bir başkasına suç isnat etmesi hâlinde fikrî içtima
kuralları uygulanmalı ve fail cezası daha ağır olan iftira suçundan
cezalandırılmalıdır. Diğer bir görüşe göre ise fail, yalan tanıklık yanında
aynı zamanda bir başka kimseye hukuka aykırı bir fiil de isnat etmişse sadece
yalan tanıklık suçundan ceza almalıdır. Yargıtay da bu ikinci görüşü
desteklemektedir.
Failin yargılamanın çeşitli aşamalarında birden fazla
yalan tanıklık yapması hâlinde, anlatımların aynı olay etrafında toplanması
kaydıyla aynı nev'iden fikrî içtima hükümlerinin uygulanacağı ifade
edilmektedir.
Yalan tanıklık suçu bizzat işlenebilen bir suç
niteliğindedir. Bu nedenle bu suça birlikte
fail sıfatıyla iştirak etmek mümkün değildir.
Buna karşılık yalan tanıklık yapacak kimseyi azmettirme veya ona yardım etme şeklinde
suça iştirak mümkündür. Örneğin yalan
tanıklık yapacak kimseyi temin etmek azmettirme; tanığın gerçeğe aykırı
beyanlarını hazırlama veya yönlendirme ise yardım etme kapsamında
değerlendirilir.
Buna göre üç yıldan fazla hapis
cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan
tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur (f. 3). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak
gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa,
yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza yarı oranında artırılır (f. 4). Aleyhine tanıklıkta bulunulan
kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti
hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına
mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına
hükmolunur (f. 6). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis
cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı
kadar artırılır (f. 7). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis
cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta
bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK m. 273'te yalan tanıklık suçunda şahsi cezasızlık veya
cezanın azaltılmasını gerektiren sebeplere yer verilmiştir. Nitekim kişinin
a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya
kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla
ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,
b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına
rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık
yapması hâlinde,
verilecek cezada indirim yapılabileceği
gibi ceza vermekten de vazgeçilebilecektir.
Ancak şahsi cezasızlık veya cezanın
azaltılmasını gerektiren sebeplere ilişkin hükmün özel hukuk uyuşmazlıkları
bağlamında yapılan yalan tanıklık hâllerinde uygulanmayacağı kabul edilmiştir.
İftira konusunu oluşturan suç veya yalan
tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama hâlinde; Devlet, iftira eden
veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu edecektir.
Yalan Yere Yemin
Suçu (TCK
m. 275)
Yalan yere yemin suçu Türk Ceza Kanunu'nun 275.
maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasına göre "Hukuk davalarında
yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis
cezası verilir."
Bir kimsenin yalan yere yemin suçunu işleyebilmesi
için bu kimsenin bir hukuk davasında davacı
veya davalı sıfatını taşıması gerekir. Bu
bakımdan yalan yere yemin suçu bir özgü
suç niteliğindedir.
Davanın tarafları dışında kalan kişiler gerçeğe aykırı
yemin etseler bile bu suçu işlemiş olmazlar. Eğer davalı ve davacı dışındaki
kişiler tanık sıfatına sahipse yalan tanıklık suçu oluşur. Bu suçun mağduru ise
yalan yere yeminden dolayı hak kaybına uğrayan kimsedir. Tüzel kişilerin suç
mağduru olamayacağı görüşünden hareketle adliyenin yani devletin suçtan zarar
gören sıfatı taşıdığını belirtmek gerekir. Dolayısıyla Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun yemine ilişkin geçerlilik koşulları oluşmadığı müddetçe yalan yere
yeminden de söz edilemez. HMK'da yeminin taraflarca veya mahkeme tarafından
teklif edilebileceğinden söz edilmektedir.
Yargıtay usulüne uygun yapılmayan yeminin yalan olması
hâlinde bile yalan yere yemin suçunun oluşmayacağına karar vermiştir.
Yemin teklifinin geçersiz olduğu hâllerde
yemin de geçersiz olacağından bu suç oluşmaz.
HMK m. 226 gereğince, a) Tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edemeyeceği vakıalar, b) Bir işlemin geçerliliği için kanunen iki
tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller, c) Yemin edecek
kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da
kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar yemine konu olamaz.
Yalan yere yemin suçu bizzat işlenebilen suçların bir
türüdür. Bu nedenle birden
fazla failin bu suçta birlikte fail sıfatı taşıması mümkün değildir. Ancak koşulları varsa iştirakin diğer türleri olan azmettirme ve yardım etmeye ilişkin hükümlerin
uygulanması mümkündür. Örneğin,
bir avukatın davalıdan yalan yere yemin etmesini istemesi hâlinde
azmettirmeden, yemin edilecek gerçeğe aykırı beyanların davacı veya davalıya
öğretilmesi hâlinde yardım etmeden söz etmek gerekir.
Yalan yere yemin suçu şikâyete bağlı bir suç olmayıp,
re'sen soruşturulur ve kovuşturulur. Bu suçta görevli ve yetkili mahkeme, suçun
işlendiği yer asliye ceza mahkemesidir. Yargıtay yalan yere yemin suçunun
muhakemesine ilişkin ayrıksı bir şart aramaktadır. Yargıtay'ın çeşitli
tarihlerde vermiş olduğu kararlara göre yalan yere yemin suçu ancak yazılı
şekilde ispat olunabilir. Bu uygulamanın kaynağı ise 02.04.1941 tarihli bir
İçtihadı Birleştirme Kararı'dır. Yüksek Mahkeme'nin bu suçta yazılı delille
kanıt şartını araması, öğretide ceza muhakemesine ait bir kuralın ihlalinin de
ceza muhakemesi ilkeleri çerçevesinde ispatlanması gerektiği gerekçesiyle
eleştirilmektedir. Nitekim bilindiği üzere ceza yargılamasında yazılı delille
ispat koşulu aranmamaktadır.
1. Adliyeye karşı suçlar TCK'da yer alan kısımlardan
hangisi içerisinde düzenlenmiştir?
A)Kişilere
karşı suçlar B)Topluma
karşı suçlar
C)Çevreye karşı suçlar
D)Uluslararası
suçlar
E)Millete ve Devlete karşı
suçlar
2.Aşağıdakilerden
hangisi adliyeye karşı suçlar içerisinde yer almaz?
A)Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma B)Suçu bildirmeme
C)Suçtan
kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama D)Adil
yargılamayı etkilemeye teşebbüs
E)İnfaz kurumuna veya tutukevine
yasak eşya sokma
3.Aşağıdakilerden hangisi adliyeye karşı
suçlar içerisinde yer alır?
A)Devletin
egemenlik alametlerini aşağılama B)Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme
C)Yasama
organına karşı suç
D)Halkı askerlikten soğutma
E)Devletin
güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme
4.Temizlik
yaptığı evde antika bir tabloyu çalan hizmetçinin polisi arayarak tabloyu
aşçının çaldığını söylemesi, aşağıdaki suçlardan hangisinin oluşmasına neden
olur?
A)Suç
uydurma B)Suç
üstlenme C)İftira D)Yalan tanıklık E)Yalan yere yemin
5. İş yerindeki önemli bir toplantıya geç kalan
memurun, işten atılacağı düşüncesiyle karakola giderek iki kişinin kendisini
kaçırıp alıkoyduğunu ihbar etmesi hâlinde aşağıdaki suçlardan hangisi ortaya
çıkar?
A)Suç
üstlenme B)İftira C)Yalan tanıklık D)Suç uydurma
E)Yalan yere yemin
6.Aşağıdaki suçlardan hangisi, ancak bir hukuk
yargılamasında işlenebilir?
A)Suç
uydurma
B)İftira C)Yalan
tanıklık
D)Yalan
yere yemin
E)Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık
7.Suç
uydurma suçunun işlenen bir başka suçu gizlemek amacıyla işlenmesi durumunda
aşağıdakilerden hangisi uygulanır?
A)Bileşik
suç
B)Zincirleme suç
C)Gerçek içtima
D)Aynı
nev'iden fikrî içtima
E)Farklı nev'iden fikrî
içtima
8. Aşağıdaki suçlardan hangisinin mahkeme huzurunda
gerçekleşmesi hâlinde daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl gündeme gelir?
A)Yalan yere
yemin B)Yalan tanıklık C)Suç uydurma
D)Yargı
görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs E)Suçluyu kayırma
9. İşlenmediği bilindiği hâlde belli bir ailenin
fertlerinin bir gazete manşetiyle hırsızlıkla suçlanması durumunda
aşağıdakilerden hangisinden söz edilir?
A)Aynı nev'iden fikrî içtima
B)Farklı nev'iden fikrî içtima C)Gerçek içtima
D)Müşterek
faillik
E)Bileşik suç
10.Aşağıdakilerden
hangisine ilişkin hükümler, yalan
tanıklık yapacak kimsenin temin edilmesi karşılığında uygulanır?
A)Tek başına
faillik B)Dolaylı
faillik C)Yardım etme D)Birlikte faillik E)Azmettirme
1.e, 2.a, 3.b, 4.c, 5.d, 6.d, 7.c, 8.b,
9.a, 10.e
REYHAN TUNA
Yorumlar
Yorum Gönder