Ana içeriğe atla

ADLİYEYE SUÇLAR


CEZA HUKUKU ÜNİTE-14
ADLİYEYE KARŞI SUÇLAR
İftira Suçu (TCK m. 267)
TCK m. 267/1 gereğince "Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Türk hukukunda iftira suçu ile korunan hukuksal değerin birden fazla olduğu ve karma nitelik taşıdığı kabul edilmektedir. Genel olarak iftira suçunun cezalandırılması sonucu hem masum bireylerin ceza soruşturmasına maruz kalmamak konusundaki menfaatlerinin hem de adli makamların işleyişindeki düzenin korunduğu ifade edilebilir. Ayrıca iftiranın konusunu oluşturan hukuka aykırı fiilin gerçek dışılığının objektif anlamda olması gerekir. İsnat edilen fiilin gerçek dışılığından söz edilebilmesi için
-       ya hiçbir hukuka aykırı fiil olmamasına rağmen bir kimse bu fiilin faili veya suç ortağı olarak gösterilmeli
-       ya da gerçekten işlenmiş bir hukuka aykırı fiil olmasına rağmen fail veya suç ortağı yanlış gösterilmelidir.
İftira suçu bir genel suç niteliğinde olduğu için, herkes bu suçun faili olabilir.
Ancak suç kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçlerin kullanılması şeklinde işlenmişse iftira değil, TCK m. 266'daki kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma suçu ortaya çıkar.
Suçun mağduru konusunda değişik görüşler olmakla birlikte genel kabul gören düşünce, suçun mağdurunun ancak bir gerçek kişi olabileceğinden hareketle iftira suçunda da mağdurun kendisine gerçeğe aykırı hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi olduğunu kabul etmektedir.
İftira suçu bir seçimlik hareketli suçtur.
Seçimlik hareketlerden
1.  yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle gerçekleşen iftira;
2.  basın ve yayın yoluyla gerçekleşen iftiradır.
Bazı yazarlar bu hareketlerden ilkine doğrudan iftira, ikincisine ise dolaylı iftira adını vermektedir.

İhbar veya şikâyette bulunmak suretiyle işlenen iftira suçunda soruşturma veya kovuşturmaya yetkili makamlara ya herhangi bir kimse tarafından (ihbar) veya suçtan zarar gören tarafından (şikâyet) yapılan bir başvuru bulunmaktadır. İhbar edilen fiil disiplin suçu veya kabahat ise ihbar ilgili idari makama, suç ise savcılık, mahkeme, kolluk, kaymakamlık veya valiliğe; yurt dışında elçilik ve konsolosluklara yapılabilir. Örneğin, bir kimsenin rızaen arkadaşına teslim ettiği telefonunu geri alamaması üzerine savcılığa başvurarak arkadaşının kendisini dövdüğünü ve telefonunu gasp ettiğini söylemesi hâlinde iftira suçunun maddi unsuru tamamlanır.
Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçunda ise fail, gerçek dışı hukuka aykırı fiil isnadını TCK m. 6/1-g uyarınca her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar yoluyla gerçekleştirmektedir.
Madde gerekçesine göre iftira suçunun oluşabilmesi için, kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen kişinin bu fiili işlemediğinin bilinmesi gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Başka bir deyişle iftira suçu muhtemel kastla işlenemez.
Bu suçun oluşabilmesi için, ayrıca kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla hareket edilmesi gerekir.
İftira suçu fiilin ihbar veya şikâyet suretiyle işlenmesi hâlinde bu ihbar veya şikâyete konu fiilin yetkili makamlar tarafından öğrenilmesiyle; fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde ise isnadın yayınlanması ile birlikte tamamlanır.
Dolayısıyla iftira suçu neticeli bir suç değil bir salt hareket suçudur ve teşebbüse de kural olarak müsait değildir. Ancak hareket kısımlara bölünebiliyorsa teşebbüsten söz edilebilir. Örneğin, savcılığa hitaben yazılan ihbar mektubu veya şikâyet dilekçesinin yetkili makama ulaşmaması böyledir.

TCK m. 267/4 uyarınca "Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur."
Kanun koyucu burada iftira suçu ile kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu bakımından gerçek içtima hükümlerinin uygulanmasını kabul etmiştir. Örneğin; bir gazete manşeti ile işlenmediği bilindiği hâlde, belli bir ailenin fertlerinin hırsızlıkla suçlanması hâlinde aynı nev'iden fikrî içtimadan söz edilir.
Bu suç iştirak açısından ise herhangi bir özellik göstermez. Müşterek faillik, azmettirme veya yardım etme yoluyla suça katılmak mümkündür.
İftira suçunun ağırlaştırıcı nedenleri TCK m. 267'de gösterilmiştir. Buna göre isnat edilen fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır (f. 2).
Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, verilecek ceza yarı oranında artırılır (f. 3).
Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur. Maddenin 7. fıkrasında geçen "İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." ifadesi ise Anayasa Mahkemesi tarafından 17.03.2012 tarihinde iptal edilmiştir.
Kanun koyucu iftira suçunu işleyen failin belli şartlar altında etkin pişmanlıktan yararlanacağına yönelik bir düzenlemeye yer vermiştir.
TCK m. 269 gereğince " (1) İftira edenin, mağdur hakkında adli veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi hâlinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.
(2) Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme hâlinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.
(3) Etkin pişmanlığın; a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde verilecek cezanın üçte ikisi, b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi hâlinde verilecek cezanın yarısı, c) Hükmolunan cezanın infazına başlanması hâlinde verilecek cezanın üçte biri, indirilebilir.
(4) İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla; a) İdari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde verilecek cezanın yarısı, b) İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde verilecek cezanın üçte biri indirilebilir.
(5) Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir."

İftira suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi olmayıp, suç re'sen soruşturulur ve kovuşturulur. İftira suçunda yetkili ve görevli mahkeme kural olarak suçun işlendiği yer asliye ceza mahkemesi olmakla birlikte, TCK m. 267/5'te düzenlenen nitelikli hâl ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir.
Suç Uydurma Suçu (TCK m. 271)
Suç uydurma suçunda fail, iftira suçundan farklı olarak, belli bir kimseyi gerçek dışı ve hukuka aykırı bir fiille isnat etmemekte, işlenmemesine rağmen işlendiğinden bahisle bir "suçu" ihbar etmekte ya da böyle bir suçun işlendiğine dair deliller uydurmaktadır.
Suç uydurma suçu ile korunan hukuksal değer konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu suçun cezalandırılmasıyla adliyenin veya adil yargılama hakkının korunduğu görüşünün yanı sıra adliyenin işleyiş düzeninin korunduğu da kabul edilmektedir. İftira suçunun aksine bu suçta bireylere ait hukuksal değerlerin korunmadığı hususunda görüş birliği bulunmaktadır. Bu suçta adli makamları gereksiz olarak işgal etmek veya yanlış yollara yönlendirerek gereksiz yere uğraştırmak cezalandırılmış olmaktadır.
Suç uydurma suçunun faili herhangi bir kimse olabilir. Bu suç bir genel suç niteliğindedir. Bazı yazarlarca bu suçta belli bir mağdurun bulunmadığı ileri sürülse de her suçta bir mağdurun bulunduğu yönündeki görüş doğrultusunda toplumu oluşturan tüm bireylerin suç uydurma suçunun mağduru olduğu ifade edilmektedir. Adliye dolayısıyla devlet ise suçtan zarar gören sıfatını taşımaktadır.
İşlenmemiş suçu işlenmiş gibi yetkili makamlara ihbar etmek şeklinde gerçekleşen seçimlik harekette, failce gerçeğe aykırı ihbarın yapılması yeterli olup, ihbar sonucunda yetkili makamların harekete geçmiş olması gerekmez.
İşlenmiş gibi gösterilen suçun kasten veya taksirle işlendiğinin söylenmesi arasında fark yoktur. Aynı şekilde gerçeğe aykırı olarak bir suçun teşebbüs aşamasında kaldığının ihbarı da bu suçu oluşturur. Örneğin, failin polisi arayarak gerçek olmadığı hâlde bir okula bomba konulduğu ihbarında bulunması durumunda bu seçimlik hareketten söz edilecektir.
İftira suçunda değinildiği üzere Anayasada tanınan dilekçe ve şikâyet hakkının kullanılması ya da TCK m. 128'de yer alan iddia ve savunma dokunulmazlığının koşulları gerçekleştiğinde fiilin hukuka aykırılığının ortadan kalktığı kabul edilmektedir. Ancak bunun için yasal hak arama koşulları içerisinde kalınmalı, iddia ve savunma hakkı kötüye kullanılmamalıdır.
Suç uydurma suçu,
-       ihbar suretiyle işlenmesi hâlinde ihbarın yetkili makamlara ulaştığı anda;
-       delil veya emareleri uydurma şeklinde gerçekleştirilmesi hâlinde yetkili makamların işin esasını soruşturmaya başladığı anda tamamlanır.
Gerek ihbar gerekse delil ve emare uydurma şeklindeki hareketlerin yapılması suç için yeterli olup, neticenin ortaya çıkması gerekmediğinden bu suç bir salt hareket suçudur.
Yalan Tanıklık Suçu (TCK m. 272 vd.)
Yalan tanıklık, her türlü delilin kullanıldığı ve mahkemenin vicdani kanaatine göre hüküm tesis ettiği ceza muhakemesinde, hükmün adil kurulmamasına ve dolayısıyla yargılamanın seyrinin olumsuz biçimde değişmesine neden olmaya elverişlidir. Bu nedenle CMK m. 53/1-b gereğince dinlenmeden önce tanığa gerçeği söylememesi hâlinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı hatırlatılır.
Yalan tanıklık suçunun faili herkes değil, yalnızca tanıklık sıfatı taşıyan kimseler olabilir. Bu açıdan yalan tanıklık bir özgü suç özelliği göstermektedir. Yukarıda belirtildiği üzere tanık, işlenen suçla ilgili bildiklerini yetkili makam huzurunda anlatmakla yükümlü kılınan kişidir.
Yalan tanıklık suçunun maddi unsurunu oluşturan hareket, yalan söylemek veya tanıklığın konusunu oluşturan hususlar hakkındaki bilgiyi, bilerek, kısmen veya tamamen saklamaktır.
Yalan söylemek deyimi, doğal olarak gerçeği inkâr etmeyi de kapsamaktadır. Örneğin, failin gerçekte hırsızı gördüğü ve bildiği hâlde bir başkasını gördüğünü ifade etmesi yalan tanıklık suçu olacağı gibi, bu konuda hiçbir bilgisinin olmadığını beyan etmesi de aynı suçu oluşturacaktır.
Bu suçun basit şekli bir soyut tehlike suçudur, bir zararın doğması şartı aranmaz. Kanun koyucu TCK m. 272'nin ilk iki fıkrası arasında "kanunen yemin ettirerek tanık dinlemeye yetkili olma" kıstası ile ayrım yapmaktadır. TCK m. 272/1'in uygulanabilmesi için yemin verdirme yetkisi aranmamıştır. Ancak maddenin ikinci fıkrasındaki yalan tanıklık suçu ancak mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye yetkili bir makam önünde işlenebilir. Bu makamlar ceza davası açısından soruşturma evresinde sulh ceza yargıcı ile Cumhuriyet savcısı; kovuşturma evresinde ise ceza mahkemesidir.
Yalan yanıklık suçu ile iftira suçu arasındaki ilişki öğretide tartışmalıdır. Bir görüşe göre ifadesi sırasında yalan beyanda bulunan tanığın aynı zamanda bir başkasına suç isnat etmesi hâlinde fikrî içtima kuralları uygulanmalı ve fail cezası daha ağır olan iftira suçundan cezalandırılmalıdır. Diğer bir görüşe göre ise fail, yalan tanıklık yanında aynı zamanda bir başka kimseye hukuka aykırı bir fiil de isnat etmişse sadece yalan tanıklık suçundan ceza almalıdır. Yargıtay da bu ikinci görüşü desteklemektedir.
Failin yargılamanın çeşitli aşamalarında birden fazla yalan tanıklık yapması hâlinde, anlatımların aynı olay etrafında toplanması kaydıyla aynı nev'iden fikrî içtima hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmektedir.
Yalan tanıklık suçu bizzat işlenebilen bir suç niteliğindedir. Bu nedenle bu suça birlikte fail sıfatıyla iştirak etmek mümkün değildir.
Buna karşılık yalan tanıklık yapacak kimseyi azmettirme veya ona yardım etme şeklinde suça iştirak mümkündür. Örneğin yalan tanıklık yapacak kimseyi temin etmek azmettirme; tanığın gerçeğe aykırı beyanlarını hazırlama veya yönlendirme ise yardım etme kapsamında değerlendirilir.
Buna göre üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (f. 3). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır (f. 4). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur (f. 6). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır (f. 7). Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK m. 273'te yalan tanıklık suçunda şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerektiren sebeplere yer verilmiştir. Nitekim kişinin
a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,
b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması hâlinde,
verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilecektir.
Ancak şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerektiren sebeplere ilişkin hükmün özel hukuk uyuşmazlıkları bağlamında yapılan yalan tanıklık hâllerinde uygulanmayacağı kabul edilmiştir.
İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama hâlinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu edecektir.
Yalan Yere Yemin Suçu (TCK m. 275)
Yalan yere yemin suçu Türk Ceza Kanunu'nun 275. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasına göre "Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir."
Bir kimsenin yalan yere yemin suçunu işleyebilmesi için bu kimsenin bir hukuk davasında davacı veya davalı sıfatını taşıması gerekir. Bu bakımdan yalan yere yemin suçu bir özgü suç niteliğindedir.
Davanın tarafları dışında kalan kişiler gerçeğe aykırı yemin etseler bile bu suçu işlemiş olmazlar. Eğer davalı ve davacı dışındaki kişiler tanık sıfatına sahipse yalan tanıklık suçu oluşur. Bu suçun mağduru ise yalan yere yeminden dolayı hak kaybına uğrayan kimsedir. Tüzel kişilerin suç mağduru olamayacağı görüşünden hareketle adliyenin yani devletin suçtan zarar gören sıfatı taşıdığını belirtmek gerekir. Dolayısıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yemine ilişkin geçerlilik koşulları oluşmadığı müddetçe yalan yere yeminden de söz edilemez. HMK'da yeminin taraflarca veya mahkeme tarafından teklif edilebileceğinden söz edilmektedir.
Yargıtay usulüne uygun yapılmayan yeminin yalan olması hâlinde bile yalan yere yemin suçunun oluşmayacağına karar vermiştir.
Yemin teklifinin geçersiz olduğu hâllerde yemin de geçersiz olacağından bu suç oluşmaz.
HMK m. 226 gereğince, a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, b) Bir işlemin geçerliliği için kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller, c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar yemine konu olamaz.
Yalan yere yemin suçu bizzat işlenebilen suçların bir türüdür. Bu nedenle birden fazla failin bu suçta birlikte fail sıfatı taşıması mümkün değildir. Ancak koşulları varsa iştirakin diğer türleri olan azmettirme ve yardım etmeye ilişkin hükümlerin uygulanması mümkündür. Örneğin, bir avukatın davalıdan yalan yere yemin etmesini istemesi hâlinde azmettirmeden, yemin edilecek gerçeğe aykırı beyanların davacı veya davalıya öğretilmesi hâlinde yardım etmeden söz etmek gerekir.
Yalan yere yemin suçu şikâyete bağlı bir suç olmayıp, re'sen soruşturulur ve kovuşturulur. Bu suçta görevli ve yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer asliye ceza mahkemesidir. Yargıtay yalan yere yemin suçunun muhakemesine ilişkin ayrıksı bir şart aramaktadır. Yargıtay'ın çeşitli tarihlerde vermiş olduğu kararlara göre yalan yere yemin suçu ancak yazılı şekilde ispat olunabilir. Bu uygulamanın kaynağı ise 02.04.1941 tarihli bir İçtihadı Birleştirme Kararı'dır. Yüksek Mahkeme'nin bu suçta yazılı delille kanıt şartını araması, öğretide ceza muhakemesine ait bir kuralın ihlalinin de ceza muhakemesi ilkeleri çerçevesinde ispatlanması gerektiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Nitekim bilindiği üzere ceza yargılamasında yazılı delille ispat koşulu aranmamaktadır.
1. Adliyeye karşı suçlar TCK'da yer alan kısımlardan hangisi içerisinde düzenlenmiştir?
A)Kişilere karşı suçlar                   B)Topluma karşı suçlar                         C)Çevreye karşı suçlar
D)Uluslararası suçlar                                                     E)Millete ve Devlete karşı suçlar
2.Aşağıdakilerden hangisi adliyeye karşı suçlar içerisinde yer almaz?
A)Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma                                          B)Suçu bildirmeme
C)Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama                               D)Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
E)İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma
3.Aşağıdakilerden hangisi adliyeye karşı suçlar içerisinde yer alır?
A)Devletin egemenlik alametlerini aşağılama                          B)Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme
C)Yasama organına karşı suç                                                      D)Halkı askerlikten soğutma
E)Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme
4.Temizlik yaptığı evde antika bir tabloyu çalan hizmetçinin polisi arayarak tabloyu aşçının çaldığını söylemesi, aşağıdaki suçlardan hangisinin oluşmasına neden olur?
A)Suç uydurma                B)Suç üstlenme              C)İftira               D)Yalan tanıklık                   E)Yalan yere yemin
5. İş yerindeki önemli bir toplantıya geç kalan memurun, işten atılacağı düşüncesiyle karakola giderek iki kişinin kendisini kaçırıp alıkoyduğunu ihbar etmesi hâlinde aşağıdaki suçlardan hangisi ortaya çıkar?
A)Suç üstlenme             B)İftira             C)Yalan tanıklık                     D)Suç uydurma              E)Yalan yere yemin
6.Aşağıdaki suçlardan hangisi, ancak bir hukuk yargılamasında işlenebilir?
A)Suç uydurma                                           B)İftira                                      C)Yalan tanıklık          
   D)Yalan yere yemin                                           E)Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık
7.Suç uydurma suçunun işlenen bir başka suçu gizlemek amacıyla işlenmesi durumunda aşağıdakilerden hangisi uygulanır?
A)Bileşik suç                             B)Zincirleme suç                          C)Gerçek içtima
D)Aynı nev'iden fikrî içtima                                E)Farklı nev'iden fikrî içtima
8.  Aşağıdaki suçlardan hangisinin mahkeme huzurunda gerçekleşmesi hâlinde daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl gündeme gelir?
A)Yalan yere yemin                        B)Yalan tanıklık                               C)Suç uydurma
D)Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs                          E)Suçluyu kayırma
9.  İşlenmediği bilindiği hâlde belli bir ailenin fertlerinin bir gazete manşetiyle hırsızlıkla suçlanması durumunda aşağıdakilerden hangisinden söz edilir?
A)Aynı nev'iden fikrî içtima                   B)Farklı nev'iden fikrî içtima                       C)Gerçek içtima
D)Müşterek faillik                                                                            E)Bileşik suç
10.Aşağıdakilerden hangisine ilişkin hükümler, yalan tanıklık yapacak kimsenin temin edilmesi karşılığında uygulanır?

A)Tek başına faillik                  B)Dolaylı faillik           C)Yardım etme             D)Birlikte faillik          E)Azmettirme
1.e, 2.a, 3.b, 4.c, 5.d, 6.d, 7.c, 8.b, 9.a, 10.e
REYHAN TUNA

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Borçlar özel isimsiz sözleşmeler

İSİMSİZ SÖZLEŞMELER (ATİPİK SÖZLEŞMELER) Unsurları ve özellikleri önceden kanunda belirlenmemiş sözleşmelerdir. İsimsiz Sözleşme Örnekleri: 1.       Sulh sözleşmesi 2.       Tek satıcılık sözleşmesi 3.       Satış için tevdi sözleşmesi 4.       Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi 5.       Garanti sözleşmesi İsimsiz Sözleşme Türleri: 1.        Karma Sözleşmeler:  Kanunda düzenlenmiş sözleşme tipine ait unsurların kanunun öngörmediği tarzda bir araya gelmesi ile oluşur. Ör: Hastane kabul sözleşmesi (Kira +vekalet + hizmet) a.        Karma Kombine Sözleşmeler:  Taraflardan biri birden fazla edim yükümlülüğü altına girerken karşı taraf tek bir edim yükümlülüğü altına girer. Ör: Hastane kabul sözleşmesi b....

MİLLÎ MÜCADELE (HAZIRLIK DÖNEMİ)

✎ Mondros Ateşkes’i imzalandığı sırada Adana’da Yıldırım Orduları Komutanı iken halkı işgallere karşı mücadeleye davet etmiş, ayrıca burada Ali Fuat Paşa ile de görüşerek mücadelenin gerekliliği üzerinde bir kez daha durmuştur. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmeden önce geldiği İstanbul’da; Düşüncelerini yaymak için Fethi Bey ile birlikte Minber gazetesini çıkarmıştır İstanbul Hükûmeti (Damat Ferit Paşa), İngiltere’nin de baskısıyla, bölgeye çok geniş yetkilerle bir komutanın gönderilmesine karar vermiştir. Bu durum Anadolu’ya geçmek isteyen Mustafa Kemal’e aradığı fırsatı yaratmıştır. ✎ Mustafa Kemal, Damat Ferit Paşa Hükûmeti tarafından IX. Ordu Müfettişi olarak bölgeye atanmıştır. ✎ IX. Ordu Müfettişi göreviyle Samsun’a gönderilen Mustafa Kemal Paşa’nın yetkili olduğu iller arasında Sivas, Erzurum, Van ve Trabzon bulunmakta olup, ayrıca kendisine birtakım görevler verilmişti. ✎ Samsun’da Mıntıka Palas Oteli’nde kalan Mustafa Kemal Paşa, bölgede birtakım güvenlik tedbirler...

TBMM İÇTÜZÜK

TBMM İÇTÜZÜK [okundu] Üye   tamsayısı   altıyüzdür.   Türkiye   Büyük   Millet   Meclisi   üyeliklerinde boşalma   olması üye tamsayısını değiştirmez. Türkiye   Büyük   Millet   Meclisi   Genel   Kurulu,   milletvekili   genel   seçimi kesin   sonuçlarının   Yüksek   Seçim   Kurulunca   ilanını   takip   eden   üçüncü   gün   saat   14.00’te çağrısız olarak toplanır Milletvekilleri   andiçerek   göreve   başlarlar.   Andiçmekten   imtina   eden   milletvekilleri, milletvekili   sıfatından kaynaklanan   haklardan yararlanamazlar. Cumhurbaşkanı   yardımcıları   ve   bakanlar,   atandıkları   tarihten   sonra   yapılan   ilk birleşimde andiçerler. Danışma   Kurulunun   önerisi   üzerine   Genel   Kurulca   başka   bir   kara...