Yasal Tiplerin Amaçlarına Göre Ayırımı Konusu
1. Mülkiyeti Devir (Temlik) Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Satış
• Bağışlama
• T rampa
• Satış
• Bağışlama
• T rampa
2. Kullandırma Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Kira
* Kullanım ödüncü
• Tüketim Ödüncü
* Finansal Kiralama
• Kira
* Kullanım ödüncü
• Tüketim Ödüncü
* Finansal Kiralama
3. Işgörme Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Hizmet
- Pazarlamacılık
- Evde Hizmet
• Eser
• Yayım
• Vekâlet
- Simsarlık
- Komisyon
• Hizmet
- Pazarlamacılık
- Evde Hizmet
• Eser
• Yayım
• Vekâlet
- Simsarlık
- Komisyon
4. Saklama Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Vedia Otelciye ve hancıya tevdi
5. Güvence Borcu Doğuran Sözleşmeler
• Kefalet
• Ceza Koşulu Üçüncü kişinin edimini taahhüt
• Rehin
• Kefalet
• Ceza Koşulu Üçüncü kişinin edimini taahhüt
• Rehin
6. Sonuçları Talih Tesadüfe Sözleşmeler
• Kumar ve Bahis Ölünceye Kadar Bakım
• Ömür Boyu Bakım Sigorta
• Kumar ve Bahis Ölünceye Kadar Bakım
• Ömür Boyu Bakım Sigorta
7. Ortaklık Sözleşmeler
• Adi Ortaklık (BK)
• Ticaret Ortaklıkları
- Kollektif
- Komandit
- Limited
- Anonim
- Ortaklıklar
- Kooperatifler
• Adi Ortaklık (BK)
• Ticaret Ortaklıkları
- Kollektif
- Komandit
- Limited
- Anonim
- Ortaklıklar
- Kooperatifler
1. Kimi sözleşmeler, bir malın mülkiyetini ya da bir hakkı devir (temlik) borcu doğurmaktadırlar. Bunlar mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmeler olarak anılmaktadır. Aslında bu tür sözleşmelerin sayısı kabarıktır. Örneğin satış, mal değişim (trampa), bağışlama, eser ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleri gibi. Fakat bunlardan amacı bakımından mülkiyeti devir borcu ön planda tutulanlar satış, bağışlama ve mal değişim sözleşmeleridir. Bunlar ivazlılık noktasından satış ve mal değişim sözleşmelerinde ivazlılık, bağışlama sözleşmesinde ise ivazsızlık nitelikleriyle farklılaşırlar. Satış ile mal değişim sözleşmeleri de ivazın türü bakımından, satışta -genel geçer ivaz olarak bilinen- paranın, mal değişim sözleşmesinde ise malın malla değişiminin kararlaştırılmış olmasıyla birbirinden ayrılırlar.
2. Bir mal ya da hakkın kökünü devretmeyen, sadece onu alacaklının kullanmasına terk etme borcu yükleyen sözleşmelere kullandırma borcu doğuran sözleşmeler denilmektedir. Bunlar, kira, kullanım ödüncü (ariyet), tüketim ödüncü (karz) ve finansal kiralamadır. Bir miktar para karşılığı konusunu kullandırma borcu yükleyen kira baştan ve mutlak ivazlı tip olarak kullanım ve tüketim ödüncünden ayrılmaktadır. Kullanım ödüncü ivazsızlık, tüketim ödüncü ise ivazlı ya da ivazsız olarak kurulabilme seçenekliliği bakımından diğerlerinden farklılaşmaktadır. Tüketim ödüncü, ödünç konusunun mülkiyetini ödünç alana geçirmesi bakımından daha özgün bir tipe dönüşmektedir. İvazlı ve kiracıya öncelikli satın alma yetkisi tanıyan finansal kiralama ise, hakkında özel hükümler içeren 28.6.1985 tarih ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu (FKK) kapsamında uygulama bulmaktadır.
3. İş görme borcu doğuran sözleşmeler ise, emek harcayarak ifa edilecek borçların üstlenildiği sözleşmesel bağlar yaratmaktadırlar. Örneğin hizmet, hizmetin özel türleri olarak pazarlamacılık ve evde hizmet, eser, yayım, vekalet, vekâletin özel türleri olan simsarlık (tellallık), komisyon gibi sözleşmeler böyledir. Bunlardan vekaletin kendisi ivazsız ya da ivazlı kurulabilir iken, bunun özel türleri simsarlık ve komisyon dahil diğerleri ivazlılık nitelikleri göstermektedirler.
Vekâleti diğerlerinden, özellikle de eserden ayırdığı kabul edilen, vekilin, bir işin sonucunu başarma taahhüdü (sonuç garantisi) değil, sadece o işi özenle görme taahhüdü altına girmiş olmasıdır.
Vekâleti diğerlerinden, özellikle de eserden ayırdığı kabul edilen, vekilin, bir işin sonucunu başarma taahhüdü (sonuç garantisi) değil, sadece o işi özenle görme taahhüdü altına girmiş olmasıdır.
4. Diğer kimi sözleşmeler için ise, saklama borcu doğuran sözleşmeler denmektedir. Bu sözleşmeler, esas itibariyle bir taşınır malın belirli bir güvenilir yerde saklanmasını ve korunmasını borçlandırırlar. Bunlar saklama (vedia), ardiye, konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma (otelciye ve hancıya tevdi) sözleşmeleridir. Bir taşınmazın saklanması ve korunmasını amaçlayan sözleşenler, bu amaca ancak, böyle bir amacın izlenmesine de izin veren vekâlet sözleşmesiyle ulaşabilirler.
5. Kimi zaman sözleşenler, zaten mevcut ya da gelecekte doğması muhtemel bir borcu güvence altına almayı amaçlarlar. Alacaklı için de, alacağının ifa edileceğine dair güven yaratmaya yönelen bu gibi durumlarda güvence borcu doğuran sözleşmelerden söz edilir. Bunlar, kefalet, ceza koşulu (cezaî şart), üçüncü kişinin edimini üstlenme, rehin gibi sözleşmelerdir. Bunlardan kefalet, ceza koşulu, rehnin varlık ve geçerlilikleri güvence altına aldıkları (asıl) borçla sıkı sıkıya bağımlı olduğu için bağımlı (fer’i) borç yaratırlar. Buna karşılık, üçüncü kişinin edimini üstlenme ve en yaygın bilinen örneği olan garanti sözleşmesi, asıl borçtan bağımsız borç doğururlar. Ceza koşulu bizzat borçlu tarafından; kefalet ve üçüncü kişinin edimini üstlenme ile bunun görünümü olan garanti sözleşmesi yalnız üçüncü kişi; rehin ise, borçlu ya da üçüncü kişi tarafından sağlanabilen güvencelerdir. Nihayet, taşınır, taşınmaz ve ticarî işletme rehni gibi türleri olan rehin aynî (bir malın değeriyle) güvenceler olduğu halde, diğerleri kişisel (şahsî) güvencelerdir. Böylelikle, alacaklı güvenceye başvurmasının koşulları meydana geldiğinde, aynî güvencelerde, alacağını öncelikle güvenceyi oluşturan belirli bir malın ya da ticarî işletmenin cebri icra yoluyla satışından elde edilen bedelinden almalıdır. Oysa kişisel güvencede, alacaklı, güvence vereni kişisel olarak sorumlu tutar. Kişisel güvence veren, alacaklıya karşı belirli bir malla değil, tüm malvarlığıyla sorumludur.
6. Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kumar ve bahis, ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ile Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda düzenlenen sigorta sözleşmesi sonuçları talih ve tesadüfe bağlı (rizikolu) sözleşmeler olarak sınıflandırılmaktadır. Bunların ortak özelliği sözleşenlerden birinin kapsamını başlangıçta bilmediği bir borcu üstlenmesidir. Örneğin bakım ve/veya destek sağlama yükümlenilen ölünceye kadar bakım sözleşmesinde bakım borçlusu alacaklının kalan ömrü boyunca kendisine bakmayı, konut, cep harçlığı sağlamayı, hastalığında sağlık giderlerini karşılamayı üstlenmiş olur, ama alacaklının ömrünün uzunluğunu, böylelikle edimleri ne kadar süre boyunca ifa edeceğini bilmez. Keza ömür boyu gelir (irat) sağlama borçlusu için de benzeri bir bilinmezlik söz konusudur. Yine, ortaya konan bir miktar parayla bir talih oyununu kazanma şansının belirsiz olduğu kumar ya da iddiasında haklı çıkması halinde verilecek bir miktar parayı konu edinen bahiste iddianın haklı çıkması olasılığı (rizikosu), hep bir belirsizlik, bilinmezlik üzerine anlaşmadır. Bunlara benzer olarak, sigorta sözleşmesinde prim ödemeyi üstlenen sigortalıya riziko gerçekleşirse karşı edim olarak ödenmesi kararlaştırılan sigorta ödenmesinin miktarı ya da vadeli işlem piyasalarında, farktan kazanç sağlama işlemlerinde farkın ne kadar olacağı ve hangi tarafa kazanç sağlayacağı da bilinemez. Diğerleri tam borç doğururken, kumar ve bahis -geçersiz sayılmaz, ama- eksik borç doğurmaktadır.
7. Nihayet, çok taraflı, taraflarına verilen “ortak” adının sözleşmenin adı içerisinde de kullanıldığı ortaklık sözleşmelerinden de söz edilmelidir. Bu tür sözleşmelerde, taraflar belirli bir ortak amacı gerçekleştirmek uğruna emek ve sermayelerini birleştirmektedirler. Borçlar Kanunu, adi ortaklık adı verilen bir sözleşme düzenlerken (TBK 620 vd.), benzeri amaçla ticaret ortaklığı denilen kolektif, komandit, limitet ve anonim ortaklıklar ise Türk Ticaret Kanunu’nda, kooperatifler ise Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenmiş bulunmaktadır. Bunlar arasında da adi ortaklık, ortaklarınınkinden bağımsız bir (tüzel) kişiliği olmayan, ortaklarına diğerlerinden bağımsız, serbest hareket serbestliği de tanımayan elbirliği ortaklığıdır; böyle olmakla ortaklığa giren mallar üzerinde de bölünmemiş, elbirliğiyle mülkiyet geçerlidir. Ticaret ortaklıkları ise, tam tersine, ortaklarından bağımsız bir tüzel kişiliğe sahip, mallarının bizzat maliki olan ortaklıklardır. Tüzel kişilik elde edilmeden önceki aşamada karşılaşılan kurucuların birliğinin adi ortaklık hükmünde sayılması, BK’nun adi ortaklığa ilişkin hükümlerini tüm ortaklıklar hukukunun temeli saydırır. O yüzdendir ki, ticaret ortaklıkları adi ortaklık hakkında bilgi sahibi olunmasını gerektirir. Bu nedenle, günümüzde, adi ortaklık, ticaret ortaklıklarının temel konuları arasında sayılmaktadır.
Sözleşmenin isminin yasada geçiyor olması, o sözleşmenin yasal sözleşme olarak nitelendirilmesine yetmez. Bir sözleşmenin yasal sözleşme olarak nitelendirilebilmesi için sözleşmenin içeriği belirlenmeli ve sözleşme kanunda sistemli olarak düzenlenmelidir. Bu nedenle her kadar Medeni Kanun’da rehin sözleşmesinden bir çok madde de söz ediliyorsa da, rehin sözleşmesi yasal bir sözleşme değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder