Bölüm 1 (Kimler Kimlerle Beraber)
Mert akıllı, uslu, çalışkan, terbiyeli, ne bileyim daha çeşitli olumlu sıfatları, zarfları, zamirleri kendinde toplamış bir çocuktu. Hangi işe elini atsa piyasa 'kolunu da at, kolunu da at' diye bağırırdı. Okulda derslere itina ile devam ederdi. Bir keresinde okuldaki hocalardan biri kulağına eğilip 'Lan oğlum bir gün bile devamsızlığın yok. Ne biçim bir şeysin sen böyle. Bu kadar sistemin adamı olma. Git gez, eğlen, dolaş. Paran yoksa vereyim bak. Senin yüzünden müdürden mazeret izni alamaz olduk. Ne zaman müdürün yanına gidip izin isteyecek olsak seni örnek gösteriyor.' demişti. Lise son sınıfta okuyordu diyeceğim ama ona okuyordu dersek diğerlerine yalaktan su içiyordu falan dememiz gerek.
Mert arkadaşlarına sadakatle bağlıydı. Kimseyi arkasından vurduğu görülmemişti. Kızlarla arası da fena sayılmazdı. Sınıfın en arkasında duvar dibindeki sırasında soru çözdürme ayağına fiskos yapan kızlar eksik olmazdı.
Mertin iki kusuru vardı. Burak ve Kerem.
Burak aynı sınıfta cam kenarı en arka sırada oturan şeytanın Anadolu Lisesi şubesiydi. Hangi rezilliğinden başlasam bilmem ki? Bir kere yanına yanaşılmazdı. Kurbanda deşilen inek işkembesinin kokusu onun yanında iğde çiçeği kolonyası kalırdı. Bu kadar pis kokmasının nedeni ayda yılda bir banyo yapmasıydı. Onda da sabun, şampuan kullanmaz, 'Ben furutaryen besleniyorum. Sizin gibi bulduğumu yemiyorum. Sadece elma, armut yiyorum. Kimyasal kullanmıyorum. Elime sabun sürmeyeli yıllar oldu. Bir eksikliğini görmedim bu güne kadar' derdi.
Mert ve Kerem dışında okulda takıldığı pek kisi olmazdı. İnsanlara çok kaba davranırdı. Kaba kelimesi burada hafif kaldı galiba. Kimseye değer vermez, herkesi amaçlarına ulaşmak için bir araç gibi kullanırdı. Makyavelist felsefe anlayışının günümüzdeki en önemli temsilcisi olabilir. Umursamazdı. Bencildi. Kimseye değer vermezdi. Bütün bunlara rağmen onun bu davranışlarını ilgi çekici bulanlar da vardı.
Kerem konusunda aslında söylenecek çok bir şey yok. O da en arka sırada otururdu ama ne duvar dibini ne de cam tarafını kapabilmişti, sınıfın tam ortasında en arka sıra kalmıştı ona. Uzlaşmacı bir tavrı olduğundan fazla sorun çıkarmazdı. Sürekli kitap okurdu ama derslerde iyi değildi.
Bu üçlü nasıl olduysa okulun ilk senesi tanışıp arkadaş olmuşlardı. Zıt kutuplar birbirini çeker misali o günlerden okulun bu son senesine beraber geldiler.
Mert akıllı, uslu, çalışkan, terbiyeli, ne bileyim daha çeşitli olumlu sıfatları, zarfları, zamirleri kendinde toplamış bir çocuktu. Hangi işe elini atsa piyasa 'kolunu da at, kolunu da at' diye bağırırdı. Okulda derslere itina ile devam ederdi. Bir keresinde okuldaki hocalardan biri kulağına eğilip 'Lan oğlum bir gün bile devamsızlığın yok. Ne biçim bir şeysin sen böyle. Bu kadar sistemin adamı olma. Git gez, eğlen, dolaş. Paran yoksa vereyim bak. Senin yüzünden müdürden mazeret izni alamaz olduk. Ne zaman müdürün yanına gidip izin isteyecek olsak seni örnek gösteriyor.' demişti. Lise son sınıfta okuyordu diyeceğim ama ona okuyordu dersek diğerlerine yalaktan su içiyordu falan dememiz gerek.
Mert arkadaşlarına sadakatle bağlıydı. Kimseyi arkasından vurduğu görülmemişti. Kızlarla arası da fena sayılmazdı. Sınıfın en arkasında duvar dibindeki sırasında soru çözdürme ayağına fiskos yapan kızlar eksik olmazdı.
Mertin iki kusuru vardı. Burak ve Kerem.
Burak aynı sınıfta cam kenarı en arka sırada oturan şeytanın Anadolu Lisesi şubesiydi. Hangi rezilliğinden başlasam bilmem ki? Bir kere yanına yanaşılmazdı. Kurbanda deşilen inek işkembesinin kokusu onun yanında iğde çiçeği kolonyası kalırdı. Bu kadar pis kokmasının nedeni ayda yılda bir banyo yapmasıydı. Onda da sabun, şampuan kullanmaz, 'Ben furutaryen besleniyorum. Sizin gibi bulduğumu yemiyorum. Sadece elma, armut yiyorum. Kimyasal kullanmıyorum. Elime sabun sürmeyeli yıllar oldu. Bir eksikliğini görmedim bu güne kadar' derdi.
Mert ve Kerem dışında okulda takıldığı pek kisi olmazdı. İnsanlara çok kaba davranırdı. Kaba kelimesi burada hafif kaldı galiba. Kimseye değer vermez, herkesi amaçlarına ulaşmak için bir araç gibi kullanırdı. Makyavelist felsefe anlayışının günümüzdeki en önemli temsilcisi olabilir. Umursamazdı. Bencildi. Kimseye değer vermezdi. Bütün bunlara rağmen onun bu davranışlarını ilgi çekici bulanlar da vardı.
Kerem konusunda aslında söylenecek çok bir şey yok. O da en arka sırada otururdu ama ne duvar dibini ne de cam tarafını kapabilmişti, sınıfın tam ortasında en arka sıra kalmıştı ona. Uzlaşmacı bir tavrı olduğundan fazla sorun çıkarmazdı. Sürekli kitap okurdu ama derslerde iyi değildi.
Bu üçlü nasıl olduysa okulun ilk senesi tanışıp arkadaş olmuşlardı. Zıt kutuplar birbirini çeker misali o günlerden okulun bu son senesine beraber geldiler.
Yorumlar
Yorum Gönder