Right to a person’s image : Kişinin resmi üzerindeki hak
A person’s image : Kişinin resmi
Personality : Kişilik
Personality right : Kişilik hakkı
Right to the protection of one’s image : Kişinin resmi üzerindeki hakkın korunması
Prohibition of participating in negotiations : Müzakereye katılma yasağı
Board of directors : Yönetim kurulu
Meeting quorum : Toplantı yeter sayısı
Decision quorum : Karar yeter sayısı
Quorum : Nisap
Traffic insurance : Trafik sigortası
Temporary incapacity : Geçici işgöremezlik
Compulsory insurance : Zorunlu sigorta
Insurance coverage : Sigorta teminatı
The scope of insurance coverage : Teminatın kapsamı
İnsurance law : Sigorta hukuku
Labor agreement : İş sözleşmesi
Termination : Fesih
Term of the termination : Fesihte süre
Termination with a valid reason : Haklı neden
Statutory limitation : Hak düşürücü süre
Accountability : Hesap verebilirlik
Data protection : Veri koruma
Privacy : Mahremiyet
Compliance : Uyum
Proof : İspat
Private law proceeding : Özel hukuk yargılaması
Appeal : İstinaf
Justification of the petition : Dilekçenin gerekçelendirilmesi
The principle of causality and its restrictions : Sebeple bağlılık kuralı ve sınırları
Although the methods used are different, in fact, every proceeding procedure aims to establish justice as complete as possible by reaching the most accurate decision.
Kullanılan yöntemler farklı olmakla birlikte, aslında her yargılama usulü, en doğru karara ulaşarak adaletin mümkün olduğunca eksiksiz tecelli etmesine yönelmiştir.
Electronic handcuffs came to the fore when they were cuffed to students participating in Boğaziçi University protests. However according to women's rights activists and lawyers, if electronic handcuffs are cuffed on perpetrators of violence against women, murders can be prevented
Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine katılan öğrencilere takılmasıyla elektronik kelepçe gündeme geldi.
Halbuki kadın hakları aktivistleri ve avukatlara göre elektronik kelepçeler kadına karşı şiddet faillerine takılırsa cinayetlerin önüne geçilebilebilir
Keywords Letter of guarantee : Banka teminat mektubu
Guarantee contract : Garanti sözleşmesi
Force majeure : Mücbir sebep
Unexpected circumstances : Beklenmeyen hal
Letters of guarantee are frequently encountered in practice in the form of guarantee contracts and are subject to disputes.
Banka teminat mektupları, uygulamada garanti sözleşmesi niteliğinde çok sık bir şekilde karşımıza çıkmakta ve ihtilaflara konu olmaktadır.
Secured transactions : Teminatlı işlemler,
Mobile equipment : taşınır donanımı
Producer : Üretici
Defective product : Hatalı ürün
Producer’s liability : Üreticinin sorumluluğu
Product liability : Ürün sorumluluğu
Product liability compensation : Ürün sorumluluğu tazminatı
Product safety and technical regulations : Ürün güvenliği ve teknik düzenlemeler
70 academics, who claimed that Prof. Dr. Melih Bulu's appointment as the rector of Boğaziçi University was unlawful, filed a lawsuit at the Council of State. The teachers demanded the annulment of the appointment decree.
Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının hukuksuz olduğunu iddia eden 70 akademisyen Danıştay’da dava açtı. Hocalar, atama kararnamesinin iptalini talep etti.
Whatever changes they bring to the electoral system, to system of alliances, they won't make the system more democratic, more representative, more participatory. In the next election, they will bring them in order to guarantee a solid majority in the Assembly. We are not bins!!!
Seçim sistemine, ittifaklar sistemine hangi değişikliği getirirlerse getirsinler, sistem daha demokratik, daha temsili, daha katılımcı olsun diye getirmeyecekler. Sonraki seçimde kendilerine Mecliste sağlam bir çoğunluğu garanti etsin amacıyla getirecekler.. Bidon değiliz!!!
Consent of the concerned person : İlgilinin rızası
Consent capability : Rıza ehliyeti
Mistake : Hata
Sexual crimes : Cinsel suçlar
Deprivation of liberty : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Home invasion : Konut dokunulmazlığının ihlali
Theft : Hırsızlık
There are individual immunities in many areas such as life, body and sexual freedom. As a rule, these untouchable areas cannot be affected in anyway. However, a person can give a consent against these kinds of acts. These acts do not constitute injustice in the presence of certain circumstances with the consent of the person. This can be done in two ways. Firstly, the consent can fall into the typicality and thus hinder the realization of the typicality. Secondly the consent can be a justification under the element of illegality. The effect of consent thus depends on where the consent is. In fact, in both cases, the act committed will be legal with consent. However, the conditions and consequences of consent vary according to the position of consent. In this review, the conditions of consent and the consequences of consent are discussed in detail according to its position.
Yaşam, vücut ve cinsel özgürlük gibi birçok alana ilişkin olarak bireysel dokunulmazlıklar söz konusudur. Bu dokunulmaz alanlara kural itibariyle hiçbir şekilde müdahale edilemez. Bununla birlikte kişi, müdahale teşkil eden davranışlara karşı rıza gösterebilir. Kişinin rızası ile birlikte belirli koşulların varlığı halinde bu fiiller haksızlık teşkil etmeyecektir. Bu durum, iki şekilde olabilir. İlk ihtimalde rıza, tipiklik kapsamında yer alabilir ve böylece tipikliğin gerçekleşmesine engel teşkil edebilir. Ya da rıza, hukuka aykırılık unsuru altında bir hukuka uygunluk nedeni olabilir. Böylelikle rızanın konumlandığı yere göre etkisi de değişiklik gösterecektir. Esasen her iki durumda da işlenen fiil, rıza ile meşru olacaktır. Ancak rızanın konumuna göre koşulları ve beraberinde getirdiği sonuçlar değişecektir. İşte bu incelemede konumlandığı yere göre rızanın koşulları ve beraberinde getirdiği sonuçlar, detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
The Council of State administration overturned the "decision to read our oath".
Danıştay idaresi "Andımızın okunması kararını" bozmuş.
to accrue: tahakkuk etmek; çoğalmak, birikmek; eklenmek customs duties accrued on the product = mala tahakkuk eden gümrük vergileri
accreditation: akreditasyon International Accreditation Forum: Uluslararası Akreditasyon Forumu International Laboratory Accreditation Cooperation: Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon İşbirliği (Örgütü)
account: hesap account being taken: tutulmakta olan hesap accounting: muhasebe accounting officer: sayman clearance of accounts: hesapların ibrası closure of accounts: hesapların kapanması current account balance: cari işlemler dengesi
accord: mutabakat; razı olma; anlaşma; uygunluk accorded advantages: tanınan avantajlar by common accord: ortak rızayla, ortak mutabakatla in accordance with: uygun olarak, uyarınca to accord advantages: avantajlar tanımak
accession: katılım accession criteria: katılım kriterleri application for accession: katılım başvurusu conditions of accession: katılım şartları pre-accesion aid: katılım öncesi yardım pre-accession strategy: katılım öncesi stratejisi
access: giriş/girme, katılma; erişim right of access: girme hakkı, katılma hakkı; erişim hakkı
accommodation: konaklama accommodation facility: konaklama imkânları
application: uygulama, tatbik etme; başvuru application of procedures: usulün uygulanması scope of application: uygulama alanı application of the "polluter pays" principle = "kirleten öder" ilkesinin uygulanması
area: alan, bölge free trade area: serbest ticaret alanı under-developed area: az gelişmiş bölgeler wildlife protection area: yaban hayatı koruma alanı specially protected environment area = özel çevre koruma alanı
arbitration: tahkim, hakemlik arbitration procedure: tahkim usulü arbitration clause: tahkim hükmü, tahkim şartı arbitration committee: tahkim komitesi award (decision) of an arbitration board = tahkim kurulu kararı
approval: onay / tasdik / tasvip assent: uygun görüş/muvafakat endorsement: tasdik/doğrulama; onaylama ratification: onay (uluslararası an(t)laşmalarda)
approval: onay prior approval: ön onay type approval laboratory: tip onay laboratuvarı unanimous approval: oybirliği ile onay, oybirliği ile uygun bulma
arrangement: düzenleme/tanzim administrative arrangements: idari düzenlemeler customs arrangement: gümrük düzenlemesi duty relief arrangement: gümrük muafiyeti düzenlemesi exchange arrangement: kambiyo rejimi arrangements having similar effect = eş etkili düzenlemeler
assent: rıza; uygun bulma, muvafakat assent procedure: muvafakat usulü assent of the European Parliament = Avrupa Parlamentosunun uygunluk görüşü assent of the authorities = yetkili makamlarin uygun görmesi, rızası
assessment: değerle(ndir)me; keşif ve takdir etme conformity assessment: uygunluk değerlendirmesi conformity assesment: procedure : uygunluk değerlendirme prosedürü environmental impact assessment: çevresel etki değerlendirmesi
to attain: erişmek, elde etmek; kazanmak attainment of the objectives: amaçlara ulaşılması to attain its objectives: amaçlarına ulaşmak
asylum: iltica, sığınma asylum seeker: sığınmacı
association: ortaklık ; dernek cooperation: işbirliği joint: karma, ortak membership: üyelik partnership: şirket ; ortaklık (birlikte çalışan iki veya daha fazla birey, örgüt, kuruluş, ülke arasında)
association: ortaklık; birlik; dernek associated member: ortak üye associated state: ortak devlet association agreements: ortaklık anlaşmaları association institutions: ortaklık kurumları purpose of association: ortaklığın gayesi right of association: dernek kurma hakkı
assistance: yardım,destek, iane, muavenet mutual assistance: karşılıklı yardım
to assign: ayırmak, tahsis/tayin etmek; devretmek; havale etmek; temlik etmek; terk etmek; ferağ etmek (mal); ciro etmek (senet) tasks assigned to it by the commission = komisyon tarafından kendisine verilen görevler to assign tasks to the commission = komisyonu görevlendirmek
basis: esas; ilke, kural; temel, prensip on a non-discriminatory basis: ayrımcı olmayan bir temelde on a reciprocal basis: karşılıklılık temelinde on an equitable basis: hakkaniyet temelinde immovable purchased on a time share basis = devre mülk esasında satın alınan taşınmaz
bank: banka banking commissions: bankacılık komisyonları banking operations (transactions): bankacılık işlemleri banking profession: bankacılık mesleği board of governors of the bank: banka guvernörler kurulu
balance: denge; bakiye; bilanço available balances: kullanılabilir bakiye balance of payments: ödemeler dengesi
autonomy: özerklik autonomous arrangements: otonom düzenlemeler autonomous tariff: otonom tarife to have financial autonomy: malî özerkliğe sahip olmak
authorization: yetki verme/salahiyet, izin exchange authorization: kambiyo izni investment authorization: yatırım izni preliminary authorization: ön izin prior authorization: ön izin authorized dealer in foreign exchange = döviz işlemleri yapma yetkisi almış kişi / kurum
authority: otorite, kurum; makam; yetkili assent of the authorities: yetkili makamların uygun görmesi high authority: yüksek otorite national authority: ulusal makam official authorities: resmi merciler
regional or local authorities: bölgesel ya da yerel yönetimler
Yorumlar
Yorum Gönder